Kimi insanlar vardır; yıllarını verip okur, sınavlara girer, sabreder, alın teriyle bir meslek sahibi olur.
Kimileri ise gölgede büyür. Bir dayının, bir “AĞA BABASININ” himayesinde, sınavda değil, salonda değil, adaletin terazisinde değil; birilerinin referansında yer bulur kendine…
Ve sonra ne olur biliyor musunuz?
Girdiği kamu kurumunun sahibi kesilir.
Vatandaşı değil, kendini “DEVLET” zanneder.
Hizmet etmek yerine, kibirle konuşur.
“BEN MEMURUM” diyerek, o masaya alnının teriyle oturanları değil; oraya birilerinin iteklediği “MAKAM EHİLLERİNİ” örnek alır.
Oysa o kurum, halkın vergisiyle ayakta durur.
O maaş, yetim hakkıyla ödenir.
O kalem, o sandalye, o masa; milletin emanetidir.
Ama bunların hiçbiri umurunda değildir bazılarının…
Bir vatandaş dilekçe verir;
Sırf ses tonu hoşlarına gitmedi diye geri çevrilir.
Bir emekli hastaneye gider;
“BEKLE!” denir, saatlerce kapıda süründürülür.
Bir çiftçi gelir derdini anlatır;
Dalga geçilircesine bir bakışla gönderilir…
Ey kamu görevlisi;
Unutma! Sen bu milletin aşını alıyorsun.
Senin aldığın nefesin bile bir bedeli var bu vatandaşa.
Vatandaş senden sadaka değil; adalet, ilgi ve insanca bir muamele istiyor.
Hakkını almak istiyor, hakkını aramak istiyor.
Ama asıl sorun ne biliyor musunuz?
Seni denetlemeyen, seni oralara getiren ve sana hesap sormayan amirlerin…
Çürük elmayı ayıklamayan, kurumu kendi çiftliği gibi yöneten,
Ve her geleni baş üstüne alırken, vatandaşı kapı önünde unutan yönetici bozuntuları…
Bu düzen böyle gitmez!
Bu millet sadece geçim derdiyle değil, muamele çilesiyle de boğuşamaz.
Devlet, millete tepeden bakan değil, onunla göz hizasında yürüyen insanların omzunda yükselir.
Ve unutmayalım:
Aşına, ekmeğine ihanet eden;
O ekmeği de, o makamı da bir gün mutlaka kaybeder.
Kalın sağlıcakla..
Selahattin çelik
AŞINA, EKMEĞİNE İHANET..!

AŞINA, EKMEĞİNE İHANET..!