Bir çocuğun okul çantasına koyulacak bir simit, bir annenin akşam sofrasına koyacağı bir tas çorba, bir babanın ay sonu kirasını çıkarabilmek için sırtladığı eski eşyalar… Bunlar, bazılarına göre değersiz, ama bir ailenin onurla verdiği hayat mücadelesinin sessiz çığlığıdır.
Yalova’da yaşananlar sadece yerel bir uygulama değil, vicdani bir sınavdır. İnsanlar çöpten topladıkları eşyalarla, artıklarla, sizin eski dediklerinizle geçinmeye çalışıyor. Ne var ki bu hayat mücadelesine, kimi zaman “GÖRÜNTÜ KİRLİLİĞİ”, kimi zaman “DÜZEN BOZUKLUĞU” bahanesiyle engel olunuyor. Pazar yeri kapatılıyor, başka yere yönlendiriliyor, sonra oraya da ceza kesiliyor.
Peki soruyorum: Siz hangi yasayı uyguluyorsunuz? Anayasada mı yazıyor “FAKİR, ÇÖPTEN GEÇİMİNİ SAĞLAYAMAZ” diye? Hangi vicdan, hangi kamu yararı, bir insanın elindeki son lokmayı almaya bahane olabilir?
Belediyelerin, mülki amirlerin görevi vatandaşını korumaktır. Ekmeğine, emeğine destek olmaktır. Renginden, kökeninden, durumundan bağımsız olarak bu halkın her ferdine eşit muamele edilmelidir.
Asayiş sorunu varsa zabıta var, polis var, düzenlemek için tüm yetkiler elinizde. Ama yasaklamak, yok saymak, cezayla sindirmek bu halkın onuruna dokunur.
Eğer bir ülkede insanlar çöpten geçimini sağlıyorsa, utanması gereken onlar değil, onları bu hale düşüren düzendir.
Lütfen artık dokunmayın insanların aşına, ekmeğine… Onların tek suçu, hayatta kalmaya çalışmak. Ve bu suç değil, mücadeledir. Destek olun, engel değil.
Kalın sağlıcakla..