Uzun paltosu, siyah camlı gözlüğü, bıyığı ve sıra dışı düşünce dünyasıyla Türk futbolunun hafızasına kazınan Özkan Sümer, aramızdan ayrılışının 5. yılında saygı ve özlemle anılıyor. 80 yıllık ömrünü futbola ve Trabzonspor’a adayan Sümer, yalnızca başarılarıyla değil, ortaya koyduğu felsefe ile Türk spor tarihine silinmez bir imza attı.
Türkiye’de “altyapı” kavramının neredeyse hiç konuşulmadığı yıllarda, küçük bir Karadeniz kentinden büyük bir devrim başlatan Özkan Sümer, futbolun sadece skorlarla değil, insan yetiştirerek büyüyebileceğini savundu. Onun için futbol, bir oyun olmanın ötesinde; kültür, disiplin ve düşünce biçimiydi.

Trabzon’un Akıl Hocası, Camianın Vicdanı
“Hocam nasıl yapalım?” sorusu, hayatı boyunca en sık duyduğu cümlelerden biriydi. Çünkü Özkan Sümer, Trabzonspor’un ve Trabzon futbolunun gerçek anlamda akıl hocasıydı. Zor zamanlarda kapısı çalınan, fikirlerine başvurulan, camianın en büyük ortak paydasıydı.
Türk futbolunda sıkça kullanılan “camia büyüğü” tanımının Trabzon’daki en güçlü karşılığı Özkan Sümer’di. Çağının çok ötesinde düşünen, futbolu saha dışına taşıyan, bireyin gelişimini merkeze alan bir futbol entelektüeliydi.
Futbolcusuna Kitap Veren Teknik Adam
Sümer’i farklı kılan en önemli özelliklerinden biri, oyuncularını sadece atlet değil, düşünen bireyler olarak yetiştirmek istemesiydi. Çantasından kitap çıkarıp futbolcusuna veren, Diyojen felsefesinden söz ederek oyuncularının ufkunu genişletmeye çalışan kaç teknik adam vardı?
Kulübede bağırıp çağıran teknik adamlardan çok daha fazlasıydı o. Sosyal zekâsı, hazır cevaplılığı ve kendine özgü mizah anlayışıyla tam anlamıyla “şahsına münhasır” bir figürdü.
“Trabzon Başarısını Miras Almadı, Yarattı”
Trabzonspor’un İstanbul hegemonyasını yıkan yapısının mimarlarından biri olan Özkan Sümer, kulübün ikinci kurucusu olarak görülüyor. Onun en çok hatırlanan sözlerinden biri, hem kendisini hem de Trabzonspor’un ruhunu anlatıyordu:
“Trabzon, başarısını ve varlığını miras almamış, kendisi yaratmıştır.”

Hazır Cevaplarıyla Bir Futbol Fenomeni
Özkan Sümer’in anıları, Türk futbolunun en renkli hikâyeleri arasında yer alıyor. Altyapı oyuncularının tenis oynadığını izlerken söylediği;
“Küçük beyinliler büyük topla, büyük beyinliler küçük topla oynar”
sözü, onun futbolu zihinsel bir oyun olarak gördüğünün en net göstergelerinden biri olarak hafızalara kazındı.
Disiplin, Adalet ve Öğretmenlik
Disiplini ve adalet anlayışıyla da bilinen Sümer, takım içinde herkesin aynı kurallara uymasını isterdi. Aynı anda masaya oturulur, aynı anda kalkılır, kimse farklı giyinmezdi. Ona göre futbol, hayata dair değerlerin öğretildiği bir okuldu.
Gol kralı Ali Kemal Denizci ile yaşadığı diyaloglar, Lemi Çelik’e yaptığı ironik eleştiriler ve altyapıdan yetişen oyuncularla kurduğu sert ama öğretici ilişkiler, onun yöntemlerini özetliyordu.
Her Kuşağa Dokunan Bir Usta
Ali Kemal’lerden Ünal Karaman’a, Hami Mandıralı’dan Yusuf Yazıcı’ya kadar her kuşağın gelişiminde izi bulunan Özkan Sümer’in en büyük ideali üretimdi. Türk futbolunun kurtuluşunu, dışa bağımlılıkta değil, yerli değerlerin yetiştirilmesinde görüyordu.
Trabzonspor’u tarif ederken söylediği şu sözler ise onun futbola bakışını ölümsüzleştirdi:
“Trabzonspor dalgaların sesidir. Yaylaların sisidir. Kemençenin sözüdür. Bebelerin ninnisi, ninelerin türküsü, gençlerin tutkusudur.”

Bir Derya Geçti Bu Topraklardan
İlkelerinden ödün vermeyen, inatçı, cesur ve üretken bir futbol adamı olan Özkan Sümer, yalnızca bir teknik direktör değil; Türk futbolunun vicdanıydı.
Geride kupalardan çok daha değerli bir miras bıraktı:
Düşünen futbol, üreten şehir ve karakterli insan.
Özkan Sümer, Türk futbolunda hâlâ aşılmayı bekleyen büyük bir derya olarak yaşamaya devam ediyor.
Derleyen: Ümit GENÇ
Fotoğraflar Trabzonspor Arşivinden Alınmıştır




