Tarihin en acımasız zorunlu göçlerinden biri olarak hafızalara kazınan Çerkes Sürgünü’nün üzerinden tam 161 yıl geçti. 21 Mayıs 1864’te, Rus Çarlığı’nın Kafkasya’daki hakimiyetini pekiştirme politikası sonucunda, yüz binlerce Çerkes ana yurdundan koparıldı, binlercesi Karadeniz’in karanlık sularında can verdi.
Kafkaslar, yüzyıllar boyunca yalnızca bir coğrafya değil, özgürlük ruhunun, onurun ve direnişin kutsal mekânı oldu. Gökyüzüne uzanan dağlarıyla, başına kalpak takmış yiğitleriyle, hançer gibi keskin bakışlı kadın ve erkekleriyle direnişin simgesiydi. Fakat bu topraklar, 1864’te “Büyük Sürgün”le birlikte karaya boyandı.
Yüz Binlerce Çerkes Anavatandan Koparıldı
Çarlık Rusyası’nın etnik temizlik politikası kapsamında uyguladığı bu sürgün, tarihçilerin ortak görüşüne göre bir soykırıma eşdeğerdi. Savaşlar, açlık, hastalık ve deniz yolculuğundaki kötü koşullar yüzünden yaklaşık 500 bin Çerkes hayatını kaybetti. Sağ kalanlar ise Osmanlı topraklarına dağıtıldı; bugün Türkiye, Ürdün, Suriye gibi ülkelerde geniş Çerkes diasporaları bu sürgünün mirasıdır.
Türkiye Genelinde Anma Törenleri Düzenleniyor
21 Mayıs 2025 tarihi itibarıyla Türkiye’nin dört bir yanında Çerkes dernekleri, vakıflar ve sivil toplum kuruluşları öncülüğünde anma törenleri düzenleniyor. Başta Samsun, Kayseri, Düzce, Sakarya, Eskişehir ve İstanbul olmak üzere birçok şehirde meşaleli yürüyüşler, denize karanfil bırakma törenleri, dualar ve basın açıklamalarıyla “Büyük Sürgün” unutulmuyor, unutturulmuyor.
Kafkas Dernekleri Federasyonu (KAFFED) tarafından yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“161 yıl önce yaşanan sürgün bir halkın hafızasında kapanmaz yaralar açmıştır. Bu sadece bir sürgün değil, bir halkın yok edilme girişimidir. Bugün hâlâ kimliğimizi, dilimizi, kültürümüzü korumak için mücadele veriyoruz. Anavatanla bağlarımızı güçlendirmek, geçmişle yüzleşmek ve adalet arayışımızı sürdürmek boynumuzun borcudur.”
Sürgün Hafızası Kültürel Mirasla Yaşıyor
Çerkesler, yaşadıkları acıyı yalnızca yasla değil, kültürle, sanatla ve eğitimle de yaşatmaya devam ediyor. Sürgünü anlatan romanlar, tiyatrolar, belgeseller ve ağıtlar; kolektif hafızanın taze tutulmasına katkı sağlıyor.
Çerkeslerin en bilinen ağıtlarından biri olan “Mezdeuge” (Sürgün Ağıdı), her anma töreninde yankılanıyor. Yaşlılardan gençlere aktarılan bu ezgiler, göç yollarında yitirilenlerin sessiz çığlığı olarak yankılanıyor.
Uluslararası Tanınma Talebi Sürüyor
Çerkes diasporası, sürgünün uluslararası alanda “soykırım” olarak tanınması için girişimlerini sürdürüyor. Her yıl çeşitli uluslararası platformlarda, Birleşmiş Milletler nezdinde yapılan başvurular ve konferanslarla bu trajedinin insanlık suçu olarak kabul edilmesi talep ediliyor.
Bir Daha Asla: 21 Mayıs Sessiz Çığlıkların Günüdür
Çerkes Sürgünü’nün 161. yılında bir kez daha hatırlatılıyor: Bu sadece geçmişin değil, günümüzün de meselesidir. Kimlik, özgürlük, adalet ve tarihsel hafıza mücadelesi hâlâ devam ediyor.
Bugün, 21 Mayıs, yalnızca bir matem günü değil, bir direniş ve yeniden doğuşun da sembolüdür. Yıldızların, kalpakların, hançerlerin vatanı Kafkaslar’dan koparılan halk, aradan geçen bir buçuk asıra rağmen köklerinden vazgeçmiyor.
161 yıl önce bugün Büyük Sürgünü yaşayan Şamil’in torunları için yazılmıştır…
Vatanım
Beni toprağımdan söküp çıkardınız
Köklerim parçalandı, yüreğim yandı
Kanımın döküldüğü çayırlar vatanımdı…
Beni denizimden söküp çıkardınız
Dalgalarım dindi, çocukluğum söndü
Gözyaşımın karıştığı sular vatanımdı…
Beni gökyüzümden söküp çıkardınız
Bulutlarım kanadı, gecem kandilsiz kaldı
Yıldızımın düştüğü yer vatanımdı…
Hayatımdan söküp çıkardınız beni
Koca bir boşluk kaldı geriye
Uzaklaşıyor evim, ocağım, tarlam
Başakları savuran rüzgâr vatanımdı…